Sayfalar

9 Mart 2011 Çarşamba

Bebeğinizin Ağzından

İşte bebeğinizin ağzından kendini tanıtması ve bakımının nasıl yapılacağını size "öğretmesi"


1 HAFTALIK OLDUM:
Gözlerimi açmak istiyorum ama öyle zor geliyor ki; başımda toplanmış bana bakanlar kim acaba? Tamam yeni geldik dünyaya, daha kimseyi seçemiyoruz ama yüzüme doğru biraz daha yaklaşırsanız sizi görebilirim! Şu beni işaret eden parmağı bir yakalasam güzel güzel emicem ama henüz kollarımı kaldırmayı beceremediğim için yakalayamıyorum? Bana en yakın olanların annemle babam olduklarına karar verdim; çünkü sadece onların seslerini seçebiliyorum. Annem beni kollarına aldı. Yüzüne yakından bakmak istiyorum; bunun için başımı kaldırmam lazım. Başardım! Kısa bir süre de olsa yüzüne bakabildim! Ne kadar hoş, eee ne de olsa benim annem! Aslında uyanık kalıp birşeyler keşfetmek istiyorum ama dayanamıyorum. Ben bu dünyaya uyumak için mi geldim acaba?
Sizin aranızda geçirdiğim bu ilk haftamda sizi, etrafımı ve ilk kez karşılaştığım bu dünyayı tanımaya çalışıyorum. Annemle babama bazen çok yorucu ve karmaşık gelse de aslında bu dönemdeki ihtiyaçlarım oldukça basit, temel ihtiyaçlar; tek istediğim karnımın doyması, uyumak, bir de annemle babam tarafından korunmak ve sevilmek. Doğuştan gelen emme refleksim sayesinde annem beni beslemek istediğinde hiç zorlanmıyorum. Henüz hareket yeteneklerim tam gelişmiş değil; daha çok bütün vücudumla hareket edebiliyorum. İlk kazandığım yetenek başımı kaldırmak oldu; daha sonra el ve kollarımı, en son da bacaklarımı kullanmaya başlayacağım. Başımı herzaman desteklemeyi unutmayın lütfen!
Annemle babam doğar doğmaz Hepatit B aşımın ilk dozunu yaptırarak beni bu önemli hastalığa karşı korumaya aldılar.
Anneme ve Babama:
Aşılarım; dış dünyada sizlerin desteğinizin olamayacağı, sizin birebir beni koruyup kollayamayacağınız ve yalnız savaşmak zorunda kalacağım düşmanlara karşı benim kalkanlarım ve savunma silahlarım olacak! Onlar olmazsa o kadar korumasız ve çaresiz kalırım ki! Tek başıma savaşmak zorunda olduğum bu mücadelede beni bu koruyucu silahlarla donatarak bana verdiğiniz destek için çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum.

Neden Hepatit B aşısı olmalıyım?
Bu aşı beni Hepatit B virüsünün yaptığı çok tehlikeli bir hastalıktan koruyacakmış. Bu hastalık nasıl bir şey acaba diye düşünüyordum ki doktorum anneme anlatırken duydum. Yetişkinlerde hastalık yaptığı düşünülen Hepatit B virüsünün yaptığı hastalık benim gibi minik bebeklerde de çok tehlikeliymiş çünkü daha çok küçükken bu virüsü alan bebekler, yıllarca bu virüsü kanlarında taşıdıktan sonra büyüdüklerinde siroz hatta karaciğer kanseri olabiliyorlarmış! En kötüsü de bu hastalığın tedavisi yokmuş. İşte beni bu hastalıktan korumak içinmiş Hepatit B aşısı ve Dünya Sağlık Örgütü bu aşı çok etkili ve güvenilir olduğu için tüm dünyadaki çocukların Hepatit B aşısı olmasını öneriyormuş.
Annemle babamın beni korumak için yaptırdığı bu aşı dünyadaki kanser önleyici ilk aşıymış!
Hepatit B aşısını ne zaman ve kaç doz olmalıyım?
Hepatit B aşısı üç doz olarak uygulanır. Hepatit B aşısının ilk dozunun doğumda yapılması öneriliyor ancak eğer anne ve babamın ve benimle yakından ilgilenecek kişilerin bu hastalığı taşımadıklarından kesin olarak eminseniz ilk dozu birinci ayda yaptırabiliriz. İkinci doz 1.ayda (ilk dozdan en az bir ay sonra), üçüncü doz ise 6. ayda (ikinci dozdan en az iki ay sonra) yapılmalı.
2 HAFTALIK OLDUM:
Tam iki haftadır sizinle birlikteyim.Benim için yepyeni bir dünyada sizin yanınızda güvende ve huzurluyum. Çok mutluyum ama yine de henüz burada olmaya tam alışamadım. Uyku düzenimi oturtamadım. Ne zaman uyumam ne zaman uyanmam gerektiğini bilemiyorum. Karar veremeyince de bari hep uyuyayım diyorum. Aslında bu size olduğu kadar bana da sıkıntı veriyor.Ben de sizle oyun oynamak, gülmek istiyorum ama azcık daha büyümem gerek galiba...

Şu anda en iyi görebildiğim şeyler siyah, beyaz ve kırmızı renkli olanlar. Bir de annemle babamın yüzlerini incelemeyi çok seviyorum, bu yüzden yüzüme yakın olduklarında çok seviniyorum çünkü henüz 20-30 cm uzaklığa kadar net görebiliyorum. Göz teması kurmayı çok seviyorum; annemle babam gözlerime baktığında kendimi iyi ve güvende hissediyorum.
Anneciğim ve babacığım benim sosyal gelişimimin doğumdan 3 yaşına kadar hızla ilerlediğini biliyor musunuz? Doğduğum andan itibaren etrafımdaki insanlara adapte olmaya ve karşılık vermeye çalışıyorum. İlk yılımda özellikle neler yapabileceğimi keşfetmek (objeleri tutmak, yakalamak, yürümeye çalışmak) ve sizinle ilişki kurabilmek en büyük amacım. Başkalarından da hoşlanırım ama en çok sizi tercih ederim.
Ağladığım zamanlar annemle babamın hemen endişeye kapılmasını istemiyorum çünkü çoğu zaman ağlamamın sebebi acıkmam, dış dünyadaki ani değişimlere tepki vermem, bezimin ıslanmış olması, aşırı sıcak ya da soğuk, gazımın olması gibi faktörlere bağlı rahatsızlık hissetmem ya da sadece o an kendimi yalnız hissediyor olmam gibi olağan durumlardır. Ağlamam benim kelimelerim. Ben size isteklerimi, ihtiyaçlarımı bu şekilde anlatabiliyorum Böyle zamanlarda beni rahatlatmak için beslemeniz (açlık yüzünden ağlıyorsam); kucağınıza alıp benimle konuşmanız (bu dönemde insan sesini ayırdetmeye ve diğer seslere tercih etmeye başlarım); beni sallayarak uyutmanız ( ritmik düzenli hareketler beni rahatlatır) genelde yeterli olacaktır.
Anneciğim bana kavuştuğun bu ilk haftalarda aşağıdaki sorunları yaşayabilirsin;
• Yorgunluk
• Kanlı akıntı
• Normal doğum yaptıysan perine bölgesine rahatsızlık ve ağrı
• Beni sezeryan yoluyla dünyaya getirdiysen dikiş yerinde ağrı veya uyuşukluk
• Rahim kasılmalarına bağlı karın krampları
• Aşırı mutluluk veya depresyon, ya da iki ruh hali arasında sürekli değişim gösterme
• Göğüslerde rahatsızlık veya tıkanma??
• İyi bir anne olamayacağım endişesi; yetersizlik hissi
• Aşırı terleme
• Saç dökülmesi
• Kabızlık

Bunlar ilk zamanlarda hemen her annenin yaşayabileceği sorunlardır, çok endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Ancak bu problemlerden biri veya birkaçı uzun süre devam ederse doktoruna başvurmayı ihmal etme! Unutma benim şu anda en çok sana ve babama ihtiyacım var; sizlerin sağlığı benim için çok önemli!
Bu hafta aşım yok! Aşı ne demek? Ne işe yarar? Sanırım hep canımın yanacağı bir durum, yaptırmak şart mı sanki?
Geçen hafta da biraz canım yandı ama aslında benim için çok önemli bir korunmanın ilk adımı atıldı.
Aşıların ne olduğunu ve bizleri nasıl koruduğunu bilmiyordum. Aslında vücudumuzun kendini dış dünyaya karşı koruduğu bazı savunma sistemleri varmış! İnsan vücudu dış etkenlere karşı kendi savunma mekanizmalarına sahipmiş. Öncelikle mikropların vücudumuza girmesini engelleyen sistemler varmış; örneğin vücudumuzu kaplayan deri, burnumuzdaki kıllar, solunum yollarımızdaki tüycükler, vücut sıvılarımızdaki mikropları öldürücü içerik örneğin mide asidi. Ancak bunlar yetmiyormuş. Yine de mikropların vücudumuza girmesini tamamen engelleyemiyormuşuz.
Mikrop vücuda girince bu sefer vücut onu zararsız hale getirmeye ve yok etmeye çalışıyormuş. Vücut kendini çok iyi tanıyor ve dışarıdan giren yabancı organizmaların hemen yabancı olduğunu anlayıp onu yok etmek üzere karşı savunma silahları yani mikropları öldürmeye çalışan özel hücreler ve onları etkisiz hale getiren antikorları üretmeye başlıyormuş. Bu devrede yani mikroplar vücuda girdikten sonra işleyen sistem bağışıklık sistemi imiş. Ancak tam bir savunma geliştirebilmesi ve vücuda giren mikroba özel olarak hazırlanacak olan antikorların üretilebilmesi için zamana ihtiyacı varmış. Bu zaman içinde de mikrop çoğalma ve hastalık yapmaya fırsat buluyormuş.
3 HAFTALIK OLDUM:
Artık yavaş yavaş siz bana; ben de hem size hem de bu yepyeni dünyaya alışmaya başladım. Ailemizin yeni bireyi olarak hayatınızın odağını oluşturuyorum. Herşey benim etrafımda dönüyor.Bundan çok mutlu oluyorum. Zaten en çok ihtiyacım olan da bu....
Ama bilmenizi isterim ki siz de benim hayatımın odağısınız ve benim için çok önemlisiniz!
Bu dönemde büyüklerimin beni kucaklarına alıp sevmesi, benimle yakın iletişim içinde olması benim için çok önemli. Fiziksel ihtiyaçlarım karşılandığında, okşanıp sevildiğimde kendimi değerli hissediyorum ve bu bende, genellikle insanlar tarafından sevileceğime, sevilmeye değer olduğuma ilişkin temel güveni oluşturuyor.
Eğer hergün, hemen hemen aynı saatlerde başlayan ve 1-3 saat arası süren ağlama nöbetlerine giriyorsam bunun nedeni kolik olabilir. Gaz sancısı olarak da bilinen kolik biz bebeklerin %20’sinde görülmekteymiş. Genenlikle 3-4 haftalıkken başlar ve 3 aya kadar devam edebilirmiş. Annem beni biberonla besliyorsa ya da hızlı emen, iştahlı bir bebeksem (daha fazla hava yuttuğundan) bende kolik görülme olasılığı daha fazladır. Kolik için kesin bir tedavi yöntemi yok ancak ağladığım zaman annem ya da babam beni kucağına alıp yalnız olmadığımı hissettirdiklerinde, hafifçe şarkı söylediğinde, bana ılık bir banyo yaptırdığında,
karnıma ılık havlu koyduklarında ya da beni yüzüstü yatırıp sırt ve belimi okşayarak masaj yaptıklarında rahatlıyorum. Beni daha sık beslemek, mümkün olduğunca sessiz bir ortamda sakin bir şekilde emzirmek ya da bana emzik vermek de yararlı olabiliyor.
Artık yavaş yavaş büyüyorum ve aşılarımın başlama zamanı geliyor. Aşılarımın belli bir şema çerçevesinde ve zamanlamasına uygun bir şekilde yapılması gerekiyor. Hangi aşılarımın, ne zaman yapılacağını bilmek size kolaylık sağlayacak ve yol gösterici olacaktır.
İlk aşımı Hepatit B aşısı yaptırarak almış oldum. Bundan sonra hem Hepatit aşımın ikinci ve üçüncü dozları ve diğer çocukluk çağı aşılarım var.
Aşıların etkili olabilmeleri yeterli düzeyde koruma sağlayabilmeleri için uygulandıkları yaş, iki aşı arasındaki süre, kaç doz verildiği ve hangi yoldan verildikleri önemlidir. Bu yüzden aşıların önerilen şemalara uygun olarak yapılması aşının etkinliği açısından önem taşır.
Bütün bu sonuçlara, aşıların hangi yaşta, hangi şekillerde uygulanacağına yıllar süren çok ince ve detaylı çalışmalar sonunda ulaşılıyor.
İlk altı ay içinde olmam gereken aşılar:
Doğumda: Hepatit B aşısı
1. Ay: Hepati B aşısı
2. Ay: DTaP -IPV-Hib aşısı veya DTwP-IPV-Hib aşısı
3. Ay: Tüberküloz aşısı (BCG)
4. Ay: DTaP-IPV-Hib aşısı veya DTwP-IPV-Hib aşısı
6. Ay: DTaP-IPV-Hib aşısı veya DTwP-IPV-Hib aşısı
Altıncı aydan sonraki aşılarım:
9. Ay: Kızamık aşısı
12.Ay: Su çiçeği aşısı
15. Ay: Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak aşısı
18. Ay: DTaP-IPV-Hib aşısı veya DTwP-IPV-Hib aşısı
24. Ay: Hepatit A aşısı
30. Ay: Hepatit A aşısı
1 AYLIK OLDUM:
Nihayet yeni hayatımdaki ilk ayımı doldurdum işte! Artık annem ve babam yavaş yavaş büyümeye başladığımı farkediyorlar, ben de öyle! Dünya ile tanışırken, güzelliklerle olduğu kadar hayatın zorlukları ile de tanışıyorum ve daha ilk günlerimden itibaren aşılarımla bunlara karşı savaşacak gücü kazanabilmemde bana verdikler destek için annemle babama çok teşekkür ederim.
Birinci ayımda Fiziksel Gelişimim:
Hareket yeteneklerim hala fazla etkileyici değil. Önce başımı kaldırmayı öğrendim, ardından el ve kollarımı kullanabildim, şimdi ayak ve bacaklarımı hareket ettirebiliyorum. Annem beni dik tutuğunda bazen adım atmayı bile başarabiliyorum ancak bedenim hemen bükülüyor. Hala başımın desteklenmeye ihtiyacı var tabii ki. Bir de avucuma yerleştirilen bir cismi refleks olarak yakalayabiliyorum. Şu anda hala en iyi görebildiğim objeler siyah ve beyaz renkli olanlar. Artık insan yüzünü diğer objelerden ayırabiliyorum. Özellikle sürekli yanıbaşımda bulunan annemle babamın yüzlerini incelemeyi, tanımayı çok seviyorum. Keşke hep yakın dursalar bana da onları daha iyi görebilsem, çünkü şu anda sadece 20-30 cm uzaklığa kadar net görebiliyorum. Kokuları ve sesleri ayırt edebiliyorum ve insan sesini diğer seslere tercih ediyorum. Bu dönemdeki hıçkırık ve hapşırıklarım için çok fazla endişelenmene gerek yok anneciğim, hatta bazen hapşırmak burnumu temizliyor, beni rahatlatıyor.
Doktor amcalar bu dönemde annemin sütüyle beslenmemin sağlığım ve gelişimim açısından çok faydalı olduğunu söylüyorlar. Annemin sütü hem beni hastalıklara karşı koruyor hem de diğer besinlerle beslenen bebeklerde görülebilen allerji ve sindirim sorunlarını, anne sütüyle beslendiğim için ben yaşamıyorum. Hem anneciğim biliyor musun, şu benim yüzümden aldın diye bana kızdığın fazla kiloların var ya, beni kendi sütünle beslediğin için sen de normal kilona daha çabuk döneceksin. Beni kendi sütünle beslediğin için teşekkürler anneciğim!
Günde yaklaşık 15-18 saat uykuya ihtiyacım var. Gece uykularım düzensiz bu aralar, karnım acıkıyor, gazım oluyor, canım sıkılıyor ya da yalnızlık hissediyorum karanlıkta ve başlıyorum ağlamaya. Bu durumum annemle babamı bazen çok yoruyor ve uykusuz bırakıyor biliyorum. Ama bir konuşmaya başlayayım onlara en güzel teşekkürleri edeceğim ve tüm bu uykusuz geceleri unutturacağım o zaman!
Birinci Ayımda Sosyal Gelişimim:
Artık annemle babama gülümsemeyi becerebiliyorum galiba, bunu görünce öyle mutlu oluyorlarki. Hatta onların beni eğlendirmek için yaptıkları mimiklerini bile taklit edebiliyorum. Müzik dinlemeyi seviyorum, annem bazen kendisi de şarkılar söylüyor bana, çok hoşuma gidiyor. Bir de beni beslerken benimle konuşması, güzel şeyler söylemesi ne güzel! Göz teması kurmayı çok seviyorum; bu annemle ve babamla aramdaki bağı güçlendiriyor.
Bu dönemde kendi gereksinimlerimi gidermek benim için herşeyden ön planda. Bu biraz bencilce gelebilir size, ama bu bencillik bilinçli değilki, henüz çok küçüğüm. İki temel gereksinimim var bu dönemde; fiziksel bakımım (doyurulma ve korunma) ve sosyal bakımım (sevgi ve duygusal yakınlık). Bu iki temel gereksinimimin nasıl ve ne ölçüde yerine getirildiği ilerideki kişiliğimin temelini de oluşturacak. Fiziksel bakımım eksiksiz de olsa kendime ve diğer insanlara karşı temel güvenimi oluşturmamda yeterli değil. Sevgi ve duygusal yakınlık gördüğüm ölçüde insanlarla ilişki kurmayı öğrenip seviyorum ve insanlarca sevileceğime, sevilmeye değer bir insan olduğuma dair temel güvenim oluşuyor!
Henüz konuşmaya yönelik hiçbir faaliyet göstermiyorum. Arasıra çeşitli sesler çıkarıyorum ama ne demek istediğimi kendim bile anlamıyorum, annemle babamın da anlamaması çok doğal tabi!
Artık annemle babama onları tanıdığıma; etraftaki diğer insanlardan ayırdedebildiğimi belli edecek tepkiler vermeye başladım. Bu onları hem şaşırtıyor, hem de çok mutlu ediyor!
Aşılarım:
Bu ay Hepatit B aşımın ikinci dozunu oldum. Hepatit B aşısı bu hastalığa karşı korumada % 90-95 etkili. Hepatit B aşısını üç doz olarak yaptırmam lazım. Üçüncü aşım 6. ayımda yapılacak. Takvimime işaretlemeyi unutmayın!
Anneciğim beni emziriyor olman aşılarımın uygulanmasını engelleyecek bir durum değildir.
Gelecek ay 5li Karma (Difteri-Tetanoz -Boğmaca, Çocuk Felci (Polio) ve Menejit (Hib) aşılarına beraber uygulandıkları için karma aşı deniyor) aşımın ilk dozunun zamanı gelmiş olacak.
Hib (Haemophilus influenzae tip b - menenjit) özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda menenjit, zatürre gibi çok ciddi enfeksiyonlara neden oluyormuş. Bu bakteri tükürükle havadan yayılıp küçük çocukların özellikle kreşe giden ve kalabalık ortamlarda bulunan çocukların % 25’inin boğazında yerleşiyor ve uzun süre hastalık yapmadan taşınıyormuş. Bu çocuklar hem mikrobu çevrelerindeki kişilere ve diğer çocuklara bulaştırıyor hem de dirençleri düştüğünde mikrop hastalık yapabilir hale gelebiliyormuş.
Hib’in neden olduğu menejit veya zatürre antibiyotiklerle tedavi edilirken bile kötüye gidebilirmiş çünkü her geçen gün antibiyotiklere karşı direnç gelişmekte ve hastalıkların tedavisi çok zorlaşmaktaymış.
Anneme Not:
Anneciğim ben doğduğumdan itibaren herkes çok mutlu ve heyecanlı olmasına rağmen sen farklı hisedebilirsin, en mutlu olman gereken zamanda mutsuz ve keyifsiz hissedebilirsin. Huzursuzluk, iştahsızlık, uyku bozukluğu olabilir. Sakın unutma yalnız değilsin! Bu durum yeni annelerin % 60-80’inde görülüyor ve doğal. Doğumdan sonraki bir iki gün içinde başlar ve genelde iki haftada düzelir. Benim her ihtiyacımı en güzel şekilde karşılarken kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini de göz ardı etmemelisin. Beslenmene çok dikkat etmeli ve en azından ben uyurken uyumalısın. Hissettiklerini güvenebileceğin insanlarla paylaşman da sana yardımcı olacaktır. Unutma bu geçici bir durum ama daha profesyonel bir yardıma ihtiyacın olduğunu düşünürsen doktoruna danışman sana yol gösterici olacaktır.
Bunlar ilk zamanlarda hemen her annenin yaşayabileceği sorunlardır, çok endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Ancak bu problemlerden biri veya birkaçı uzun süre devam ederse doktoruna başvurmayı ihmal etme! Unutma benim şu anda en çok sana ve babama ihtiyacım var; sizlerin sağlığı benim için de çok önemli!
ANNELERE NOT: Pek çok kadın, doğumdan sonraki ilk haftalarda depresif bir ruh hali içine girebilir; bu durum son derece normaldir ve genellikle hormonlardaki değişikliklerden kaynaklanır. Ancak bu uzun süreli bir hal aldıysa ve bu duruma iştahsızlık, uykusuzluk, umutsuzluk hissi eşlik ediyorsa ya da bebeğinize karşı agresif ve şiddete dayalı davranışlar göstermeye başladıysanız mutlaka doktorunuza başvurun!
2 AYLIK OLDUM:
Bu ay karma aşımı oldum. Bu aşı da beni difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci ve menenjite karşı koruyacakmış. Aaaa şurada bana gülerek bakanlar var! Bir gülümseyeyim de sevinsinler? Eggiii? Böyle mi gülünüyor acaba? Artık geceleri uyumaya başladım; ben de büyüyorum. Harika! Bu gördüğüm ne, o ne, şurada da değişik bir şey var, ne ki? Aman allahım ben neredeyim? Herşey renklenmeye başladı! Off yine o korktuğum ses! Bir ağlayayım da şu sesi kıssınlar!! Bana hiç durmadan gülerek bakan kişi kesin anneannem? Ayağıyla üzerime abanmaya çalışan da abim olsa gerek? Şu kim ya? Bugüne kadar gördüklerim arasında en sevimlisi? Aaa bu benim! Bu da aynaymış! Bunu sevdim! Ben de yakışıklıymışım hani? Yaşasın ben de bebek oldum, “Aguuuu” diyebiliyorum artık. Annem odaya girer girmez ona “Aguuuu” diyeceğim.
İkinci Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık hareketlerimi daha iyi koordine etmeye başladım. Ellerimi açabiliyorum, kendi isteğimle objeleri kavrayabiliyorum. Otururken desteklendiğimde başımı kısa bir süre tutabiliyorum. Boyun kaslarım yavaş yavaş güçlenmeye başladı, ama yine de hala başımın desteklenmesi gerekiyor. Bir de yüzüstü yatarken kollarımı kullanarak göğsümü kaldırabiliyorum.
Bu dönemde çok sık ağlıyorsam ya da huysuzluk yapıyorsam, bunun bazı sebepleri şunlar olabilir;
• Kolik (karın ağrısı)
• Kabızlık
• Bağırsak Gazı
• Annemin beni beslerken kullandığı bebek mamasının içeriği (Anneciğim eğer beni besledikten sonra ağlamaya ya da huysuzlaşmaya başlıyorsam, doktorumla görüş, benim için kullandığın mamayı değiştirmen gerekebilir)
Hala geceleri karnım acıkıyor ya da ara sıra uyanıp annemle babamı yanıma çağırmak istiyorum. Ama artık uykularım daha uzun süreli ve düzenli olmaya başladı. Buna en çok annem seviniyordur herhalde!
İkinci Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Dış dünya daha çok ilgimi çekmeye başladı; etrafta ne kadar çok yeni ve değişik şey varmış böyle! Gün içinde daha uzun saatler boyunca uyanık kalıyorum ya artık, annem beni bu yeni çevreye alıştırmak, dikkatimi ve algılama yeteneklerimi geliştirmek için bir sürü oyunlar yapıyor bana evde. Müzik çalıyor, şarkılar söylüyor, renkli ve parlak objeler gösteriyor bana, bunlarla oyunlar oynuyoruz. Eskiden iki renkli, basit objeleri incelemeyi seviyordum, meğer etrafta bir sürü bol renkli, parlak, karmaşık objeler varmış, ne kadar da ilginçler!
Duyduğum seslere tepki veriyorum artık; bazıları çok korkutuyor beni, bazılarını ise çok seviyorum. En çok annemle babamın seslerini seviyorum; bir de evin içinde annemin sesini takip etmeyi ...
Değişik sesler çıkarıp birşeyler anlatmaya çalışıyorum etrafımdakilere ama hala ne dediğimi anlamıyorlar sanırım! Daha çok uğraşmam lazım..
Oyun:
Bu dönemde benim en çok ilgimi çeken oyuncaklar hareketli, müzikli, parlak renkli ve basit biçimli olanlar. Tabii annem bu oyuncakların tek parçadan oluşmasına, yutabileceğim kadar küçük olmamalarına dikkat ediyor. En çok da plastik halkaları, çıngırağımı, asılı oyuncakları olan oyun minderimi ve müzikli, çekilen oyuncakları seviyorum.
Aşılarım:
Bu ay 5li karma aşımın (Difteri, Tetanoz, Boğmaca, çocuk felci, menenjit aşısının) 1.dozunu oldum. Bu aşı sayesinde difteri, boğmaca, tetanoz, menenjit ve çocuk felci hastalıklarından korunacağımı söyledi doktor amca. Bir anda beş ciddi hastalığa karşı korunmak için ilk adımı atmış oldum. Kendimi ne kadar güçlü hissediyorum, harika!
Anneciğim neden karma aşısı olmam gerektiğini biliyor ve bu hastalıkları tanıyormusun?
Difteri boğazın arkasında kalın gri renkte bir tabaka oluşturup nefes almamı ve yutkunmamı zorlaştıran bakteriyel bir hastalıkmış. Boğulma, paralizi (felç) ve kalp hastalıkları ile sonuçlanabiliyormuş.

Tetanoz hastalığına ise çiviye basarak veya kirli nesnelerle yaralanma sonucu yakalanabiliyormuşum. Bu hastalık ta ciddi ve ağrılı kas kasılmaları, nöbetler ve felç yapan bakterilerle oluşturuluyormuş. Çene kasılması ve ciddi nefes alma güçlüğüne neden oluyormuş. Bu hastalık bulaşıcı değilmiş ama hastalığı yapan bakteri toprakta yaşayabiliyormuş ve bu yüzden bu hastalık hep bizimle birlikteymiş.

Boğmaca hastalığı ise insanda bilinen en bulaşıcı hastalıkmış. Öyle kötü öksürük nöbetleri yapıyormuşki yemek, içmek, hatta nefes almak çok zorlaşıyormuş. Sonuçta zatürre, nöbetler ve beyin hasarına neden oluyormuş.

Polio; yani çocuk felci ise polio virüsünün sebep olduğu bir hastalıkmış. Anneciği müjde!! Türkiye, Avrupa bölgesi ile birlikte Haziran 2002’den itibaren çocuk felcinden arınmış ülkeler içine girmiş ve sertifika almış. En son çocuk felci vakası 3 sene önce görülmüş. İnanılmaz bir başarı değil mi? Aşılama bilincinin gelişmesi ve yoğun kampanyalar ile bir hastalığın ortadan bile kaldırılabileceğini gösteren en iyi örneklerden biri. Ama yine de birkaç sene aşı yapılmaya devam edilmesi gerekiyormuş.

Bu aşıları bir kerede tek enjeksiyonla yaptırabilirsin. 5li karma aşılar (Difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci ve menenjit aşısı) normal ve yan etkisi azaltılmış olmak üzere iki farklı şekilde bulunuyormuş. Bazı bebeklerde normal boğmaca aşıları çok yan etki yaptığı için yan etkisi azaltılmış 5li karma aşılar tercih ediliyormuş. Anneciğim hangi aşının uygulanması gerektiğine en iyi doktorum karar verecektir.
3 AYLIK OLDUM:
Şu reklamlar başlasa da bir seyretsem! En çok yeşil kıyafetli kadına gülüyorum. Ama eve ekmek getiren amcadan da korkuyorum biraz. Benim oyuncaklarımı almaya çalışıyor devamlı; ben de hemen ağlıyorum. Ne zaman ağlasam, babam beni kucağına alıyor. “Ba-ba, ba-ba” diye birşeyler söylüyor bana. Halbuki benim adım baba değil ki?
Üçüncü Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık kocaman bir bebek oldum ben, iyice hareketlendim, sanırım bu yüzden annemle babam daha bir dikkatle takip etmeye başladılar beni. Yataktan ya da koltuktan düşmemden, elime geçirdiğim küçük objeleri yutmamdan korkuyorlar. Haksız da sayılmazlar hani, onların gözetiminde olmak benim için en güvenli olanı şu anda! Beni yüzüstü yatırdıklarında başımı 900lik açıyla kaldırabiliyorum; ayrıca ellerimi birleştirmeyi de becerebiliyorum artık. Mutlu olduğum zamanlarda yüksek sesle gülmeye başladım, annemle babamın çok hoşuna gidiyor bu durum!
Üçüncü Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Duyduğum sesleri takip edebiliyorum, sesin geldiği yere göre başımı sağa sola hareket ettirmeye başladım. Konuşma seslerini de algılayabiliyorum artık. Bir de şu konuşma işini çözebilsem ne güzel olacak! Konuşuyormuş gibi ağzımı hareket ettirebiliyorum ve çeşitli sesler çıkarıyorum ama hala gerçek bir konuşmaya çok uzak bunlar sanırım. Ben konuşamıyorum gerçi, ama annem benimle çok sık konuşuyor artık; hatta bana kitap okumaya bile başladı. Okunanları anlamıyorum ama çeşitli kelimelere ve seslere alışıyorum bu şekilde; hem bu benim konuşmayı daha erken öğrenmeme bile yardımcı olabilir. Şu anda duyduğum çoğu ses ve kelimeyi hızla gelişmekte olan hafızama kaydediyorum.
Bu arada sinir sistemim de gelişmekte olduğu için yeme ve uyuma alışkanlıklarım yavaş yavaş düzene girmeye başladı. Buna en çok annem seviniyordur herhalde, ben de annemi sevindirmek ve işini kolaylaştırmak için elimden gelen herşeyi yapıyorum. Ama hala önümüzde uzun ve meşakkatli bir yol var. Birlikte başaracağız. Zaten annemden başka hiçkimse bu kadar yorgunluk ve zorluğa onun gibi zevkle ve sevgi dolu devam edemezdi..
Aşılarım:
Bu ay BCG (Tüberküloz) aşımı oldum. BCG aşısı şu anda dünyada kullanılan tüm aşılar içinde en eski olanıymış ve inanılmaz sayıda insan BCG aşısı olmuş.
Annem düzenli doktor ziyaret ve kontrollerimi de hiç ihmal etmiyor tabiki.
Anneme:
Artık dış dünyayla ve yeni insanlarla iletişime girme zamanım geldi. Beni kısa süreler için tanıdığın ve güvendiğin bir başkasının bakımına bırakabilirsin anneciğim. Bu, hem senin hem de benim daha bağımsız hale gelmemizi ve benim yeni yüzlere alışmamı sağlayacaktır. Beni yeni bir bakıcıya bırakırken, ona hakkımda aşağıdaki bilgileri vermen faydalı olacaktır:
• Ağladığımda ya da huysuzlaştığımda beni rahatlatma ve sakinleştirmenin en kolay yollarını
• Favorim olan oyuncaklar, dinlemeyi sevdiğim kitaplar ve müzikleri
• Gazımı çıkarmanın en etkili yöntemini
• Bebek mamamın nasıl hazırlanacağını
• Evde ilk yardım malzemelerinin bulunduğu yeri
• Acil durumlarda sana ya da babama ulaşabileceğimiz telefon numarası ve diğer acil durum telefon numaralarını (polis imdat, itfaiye gibi)
ANNELERE NOT: Çalışan bir anneyseniz büyük ihtimalle çalışma hayatına geri döndünüz ya da çok yakında döneceksiniz. Eğer mümkünse çalışırken de bebeğinizi kendi sütünüzle beslemeye devam edin. İşyeriniz evinize yakınsa ve çalışma saatleriniz esnekse beslenme saatlerinde eve gidip bebeği besleyebilirsiniz. Bu mümkün değilse sütünüzü önceden bebeğiniz için sağıp biberona koyarak bakıcıya bırakabilirsiniz. Anne sütü buzdolabında korunarak 24 saat süreyle bebeğinize taze olarak verilebilir??? Böylece siz evde yokken bile bebeğiniz sizin sütünüzle beslenmiş olacaktır.
Bebeğinize bakıcı seçerken dikkat etmeniz gereken bazı önemli noktalar şunlardır:
• İlk etapta sizin için öncelikli olan şartları belirleyin. Yaşı ilerlemiş, olgun ve deneyim sahibi bir bakıcı mı yoksa daha genç, bebek sağlığı ve gelişimiyle ilgili eğitim almış bir bakıcı mı istiyorsunuz? Ne tür özelliklere sahip bir bakıcı istediğinize eşinizle tartışarak karar verin.
• Geniş bir araştırma yapın. Akraba veya arkadaş çevrenizden referanslı bir bakıcı bulmanız herzaman için daha güvenli olacaktır. Gazetelere, dergilere ya da internetteki ilgili sitelere ilan vermeyi deneyebilir ya da ailelere bakıcı bulma işiyle profesyonel olarak ilgilenen ajanslara başvurabilirsiniz.
• Mümkün olduğunca çok adayla birebir görüşme yapın. Bu görüşmeler esnasında iş tecrübesi, çocuk yetiştirme tekniği gibi işle ilgili soruların yanısıra zevkleri, alışkanlıkları, hobileri, kişisel birikimi gibi kişisel sorular sormayı da ihmal etmeyin. Yine bu görüşmeler esnasında çocuğunuzu da yanınızda bulundurmanızda fayda vardır. Böylelikle ilk karşılaşmada bakıcı adayı ve çocuk arasında nasıl bir etkileşim olacağını da gözlemlemiş olursunuz; bu ilerideki iletişimleriyle ilgili size pekçok ipucu verebilir.
• Adaylar arasında yaptığınız ilk elemeden sonra elinizde kalan birkaç iyi adayın referanslarını mutlaka kontrol edin. Sizden önce birlikte çalışmış olduğu aileleri arayın ve onlara bakıcının güçlü ve zayıf yönlerini, önceki ailelerden ayrılma sebeplerini sorun.
• Son olarak işe almayı düşündüğünüz bakıcıyla önceden birkaç günlük bir deneme süreci yaşayın. Henüz sizin doğum izniniz bitmeden, siz de evdeyken bunu yapmanız en ideal olanıdır. Bakıcının bebeğinizle olan iletişimini, ona nasıl baktığını bizzat inceleyip değerlendirmeniz hem daha güvenli olacak hem de içinizi rahatlatacaktır.
4 AYLIK OLDUM:
Bu ay gene karma aşı olmak için doktor amcaya gittim. Biraz ağladım tabii, ne yapalım o kadar olacak artık. Benim artık bir sürü oyuncağım var! Ben onları yere atıyorum, annem bana geri veriyor. Ben yere atıyorum, annem bana geri veriyor. Bu oyun süper! Arkama bir yastık koysalar da televizyonu oturarak seyretsem. Böyle yapmaktan sırtım ağrıdı. “Mama” diyerek ağzıma birşeyler itiyorlar. Acıkınca yiyceğim işte?Anlamıyorlar ki. Dur, yuvarlanarak yatağın ucuna gideyim de görsünler bakalım. Alkış yaptılar! Allah allah? Ne yapsam, onlar için yaptığımı zannediyorlar.
Dördüncü Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık yüzükoyun yatarken sırtüstü dönebiliyorum; ellerim üzerinde yükselip dizlerimi bükmeyi bile beceriyorum. Desteklendiğim zaman 30 dakika kadar oturabiliyorum; otururken de başımı dik tutup tüm yönlere döndürebiliyorum. Etrafımda bulduğum objelere uzanıp kavradıktan sonra yaptığım ilk iş onları ağzıma götürmek oluyor. Ama annem her seferinde koşup beni engelliyor nedense.
Dördüncü Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Artık normal bir yetişkin gibi görebiliyorum ve bütün renkleri ayırdedebiliyorum. Önceden birbirine yakın tonları ayırdedemezdim oysa. Meğer dünya ne kadar renkliymiş! Parlak ve canlı renkler ne kadar da ilginç! Dış dünyama ve etrafımda gördüklerime ilgim arttıkça yemek saatlerimde beni beslemek annem için zorlaşıyor. Etrafta ilgimi çeken bunca yeni şey varken dikkatimi yemeğime vermekte zorlanıyorum tabi. Annem sonunda bir çözüm buldu bu duruma, beni karanlık ve sessiz bir odada besliyor.
Yabancıların yanında eskisi gibi rahat değilim; artık insanları seçmeye başladım. Eskiden gördüğüm herkese gülümsüyordum, oysa şimdi yabancılardan bazen korkuyorum bile.
İki heceli sesler çıkarabiliyorum artık. Annem ve babam ben onlarla konuşmaya çalıştıkça mutlu olduklarını belli ediyorlar ve benim yüz hareketlerimi ve çıkardığım sesleri taklit ediyorlar. Sanırım iyi ve önemli birşey bu yaptığım, iletişim kurma çalışmalarıma devam edebilirim!
Uykularım düzene giriyor yavaş yavaş. Ama hala geceleri uyanıp huysuzluk yaptığım ya da beslenmek istediğim oluyor. Eğer ağlamıyorsam annem bir süre beni kendi halime bırakıp yeniden uykuya dalmamı bekliyor; artık büyüyorum ya kendi başımın çaresine bakmayı da yavaş yavaş öğrenmem gerekecek sanırım. Eğer ağlıyorsam yanıma gelip beni rahatlatmaya çalışıyor, besliyor ya da altımı değiştiriyor. Ama hiç gündüzleri yaptığı gibi beni eğlendirmeye, benimle oynamaya yanaşmıyor. Oyun için uygun bir saat değil sanırım bu saatler, en iyisi geceleri uyuyup gündüzleri uyanmak. Bu dönemde günde yaklaşık 15 saat uykuya ihtiyaç duyuyorum.
Oyun:
Büyüdükçe yeni beceriler kazanıyorum ve tabii ki yeni oyuncaklara ihtiyaç duyuyorum. Annem oyuncak seçimimde oldukça titiz davranıyor. Genelde tek parçadan oluşan güvenli bebek oyuncakları alıyorlar bana; parçalara ayrılabilen, ağzıma sokabileceğim derecede küçük oyuncaklarım yok hiç. En çok bez bebekleri ve hayvanları, yumuşak topları, kırılmayan bebek aynalarını ve diş çıkarma halkalarını seviyorum.
Aşılarım:
Bu ay 5li karma aşımın (Difteri-Tetanoz-Boğmaca, Çocuk Felci, Menenjit aşısının) 2.dozunu oldum. İlk dozu ben 2 aylıkken uygulanmıştı. Aşılarımın bir sonraki dozu ise 6. ayımda uygulanacak. 6. ayımda Hepatit B aşımın üçüncü ve son dozu da uygulanacak.
Beslenme:
İlk dört ay boyunca annem beni kendi sütüyle besledi. Bu dönemde yutma refleksim zayıf olduğu için kaşıkla verilenleri yeterince yutamayabilirdim, ağızdan geri çıkarmaya eğilimliydim. Böbreklerim henüz yeterince gelişmemiş olduğu için protein ve elektrolitlerin yükünü atamazdım ve sindirim sistemimde de yabancı proteinlere karşı koruyucu mekanizma tam gelişmemişti. Midem yeterli asit salgılayamaz; ayrıca nişasta ve yağların emilimi için gerekli enzimleri de yetersiz salgılardı. Bu nedenle bu dönemde benim için en ideal gıda, içinde bu enzimleri içeren, protein ve elektrolit içeriği düşük olan anne sütü idi.
Anneme:
Annem bu aralar hamilelikte aldığı kiloları veremeyeceği endişesine kapılmıştı. Sonra bu derdini doktoruyla görüştü ve doktor amcadan kendisine uygun bir egzersiz programı aldı. Uygun egzersizleri yaptığı takdirde hamilelikte aldığı kilolardan kurtulması hiç de zor değilmiş.
5 AYLIK OLDUM:
Çok kilo aldım be... Neredeyse doğduğum zamanın iki katıyım. Ağzımın içinde birşeyler var. Mama desem değil, bir de ağzımı kaşındırıyor ki? En sevdiğim oyun: “Tel sarar oğlum tel sarar.” Oynarken ellerim hep birbirine karışıyor. Herkes çok gülüyor. Ben de çok gülüyorum. Oturmaktan sıkıldığımda kollarımı kaldırıyorum, evdeki herkes beni almak için yarış ediyor! Çok zevkli! Oyuncaklarımı nereye kaldırdılar gene? Bir emeklesem bulucam ama, yapamıyorum ki!
Beşinci Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık desteksiz oturmayı beceriyorum; hatta annemin kucağında ayağa kalktığımda kendi ağırlığıma biraz dayanabiliyorum bile! Sırtüstü yatarken yüzükoyun yuvarlanıyorum. Kendi ellerimle ve ayaklarımla, özellikle de ayak parmaklarımla oynamayı çok seviyorum.
Diş çıkarmaya başladım; kimi bebeklerde daha geç de çıkabilirmiş ama benim şimdiden çıkmaya başladı. Ağzımın içini çok kaşındırıyor yeni çıkmaya başlayan dişler, bazen ağrıya da yol açıyor. Ben de huysuzlaşıp ağlıyorum böyle zamanlarda.
Beşinci Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Değişik ihtiyaçlarım için değişik sesler çıkarmaya başladım. Bazen etrafımda bulduğum bir nesneyle annemle babamın birbirleriyle konuştukları gibi konuşmaya çalışıyorum. Ama cevap alamıyorum, sanırım konuşmak insanlara özgü birşey! Gerçi henüz benim de konuşabildiğim söylenemez belki de bu yüzden cevap alamıyorum kimbilir? Ben de annem ve babam gibi konuşmayı bir becerebilsem artık. Annem konuşurken sürekli onun ağız hareketlerini takip etmeye çalışıyorum, bu şekilde hemen öğrenebilir miyim acaba konuşmayı?
Bana ismimle seslendiklerinde farkediyorum artık, ismimi öğrendim! Eskiden sadece kızgın, sıkkın ya da mutlu olduğumu ifade edebiliyordum annemle babama. Artık onlara olan sevgimi göstermenin yollarını geliştirmeye başladım, ya da benimle şakalaştıklarında, komiklik yaptıklarında anlayıp gülebiliyorum ve hatta ben de onları güldürmeye çalışıyorum, sanırım mizah duygum da gelişmeye başladı!
İlk başlarda banyo yapmaktan hoşlanmıyordum, zamanla alıştım; hatta şimdi en sevdiğim şeylerden biri. Tabii bunda annemin rolü büyük oldu; huzurumu bozmadan, rahat edeceğim bir ortamda, buharı ve ısıyı iyi ayarlayarak banyoya alışmamı sağladı. Ilık suya, dokunulmaya ve hoş, temiz bebek kokularına bayılıyorum artık.
Beslenme:
Bu aydan itibaren bana ek gıdalar vermeye başladılar. Kaşıkla beslenmeye geç başlanırsa çiğneme ve katı gıdayı yutabilmek için dilimin dönme reflekslerinde gecikme olabilirmiş. Bu nedenle bu ayda kaşıkla gıdaya başlamam benim için iyi oldu.
Artık annemle babam da günde en azından bir kere (genelde akşamları oluyor) yemeklerini benimle yemeye başladılar. Buna bayılıyorum, kendimi koca bir adam gibi hissediyorum, bu ailenin bir parçası olduğumu en çok bu zamanlarda hissetmeye başladım!
6 AYLIK OLDUM:
Hepatit B aşısının son dozunu bu ay yaptı doktor amca. Yine karma aşı zamanı geldi. Hastalanmamak için tüm aşılarımı düzenli olmam gerekiyormuş. Neyse, biter herhalde birgün... Annem ile babam bana bitiyorlar! Babamın kravatına mama attım; hiç bir şey demedi. Annem bana kızınca da babam ona kızdı. Anneannemin en sevdiği oyunu oynamaktan çok sıkıldım; ikide bir bana “Ceee” yapıp duruyor. O üzülmesin diye ben de ona “Ceee” yapıyorum. Dedem bana acaip bi şey almış. Bana benziyor biraz ama; üzerinde tüyleri var ve benimle aynı boyda! Ben “Aguuu” diyince o, “Hav hav” diyor!? Niye ki?
Altıncı Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık dengeli bir biçimde oturabiliyorum ve sırtüstü yatarken anneme ya da etraftaki bir eşyaya uzanarak kendimi oturur duruma getirebiliyorum. Mama sandalyemde otururken bana doğru sallanan nesneleri yakalayabiliyorum ayrıca. Doğduğum zamanki kilomun iki katından bile fazla oldu artık ağırlığım. Büyüklerin kol ve bacaklarıyla yaptıkları hareketleri de taklit etmeyi beceriyorum.
Altıncı Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Aynadaki görüntümü ellemeyi, onunla konuşmayı çok seviyorum. Acaba annemle babam gibi konuşmayı ne zaman öğreneceğim? Çıkardığım sesler hala onların konuşmalarına pek benzemiyor çünkü! Yine de annemle babam her çıkardığım yeni sese alkış yapıyorlar, seviniyorlar, hatta benden sonra aynı sesleri tekrar ediyorlar. Ben de daha sık konuşmaya ve yeni yeni sesler çıkarmaya çalışacağım o zaman, madem bu kadar önemli bir şey bu! Hatta ben de onların çıkardıkları sesleri tekrar etmeyi deneyebilirim belki! Artık sadece sevdiğim insanlara değil, sevdiğim oyunlara ya da şarkılara da gülümsemeye başladım.
Neden sonuç bağlantılarını kurmayı öğrendim; mesela şu oyuncağı öttürmek için üstündeki düğmeye basmak gerekiyormuş; plastik topumu oturduğum koltuktan aşağı hızla attığım zaman zıplayıp tekrar yere düşüyormuş. Artık oyunlarım daha eğlenceli olacak! Buarada düşürdüğüm ya da gözden kaybettiğim nesneleri aramaya başladım, arama davranışlarım da bu dönemden itibaren gelişmeye başlarmış zaten.
Günde yaklaşık 11 saat uyuyorum. Tabi bu 11 saatlik uykuyu yalnızca gece uyuyacağım demek değil hala; arasıra geceleri uyandığım oluyor.
Oyun:
En sevdiğim oyuncaklar bloklar, toplar, aynalar, tahta kitaplar, oyuncak telefonum, bir de kutusundan fırlayıp duran yaylı kuklam!
Aşılarım:
Bu ay Hepatit B aşımın ve 5’li karma aşımın (Difteri-Tetanoz-Boğmaca, Çocuk Felci, Menenjit aşısı) 3.dozlarını oldum.
Beslenme:
Artık yutma refleksim oldukça gelişti. Ancak henüz dişlerim olmadığı için katı gıdaları çiğneyemiyorum. Sindirim sistemimin yağ ve karbonhidratları emme işlevi ve yabancı proteinlere karşı koruyucu mekanizması da yine bu dönemde gelişiyormuş. Bu geçiş döneminde bana verilmeye başlanan ek gıdalar yumuşak ve düşük allerjenik özellikte olmalı. Benim için anne sütünün yanısıra en uygun besleyiciler unlu, sütlü mamalar ve yoğurttur. Allerjen olmadığı için pirinç unu tercih edilebilir. Dördüncü ayımdan sonra meyve ve sebze püreleri yemeye da azar azar başlayabilirim. Sebze pürelerini annem patates, havuç, kabak ve pirinç ile hazırlıyor. Elma, şeftali gibi meyvelerin pürelerini de seviyorum. Annem vitaminlerini kaybetmemeleri için bu püreleri yaparken cam rende kullanıyor. Ayrıca portakal ve mandalinaya da bu ay başlayabilirmişim.
ANNELERE NOT: Bebeğinizin konuşma yeteneğini geliştirmesine yardımcı olmak için;

• Onunla yavaş ve tane tane konuşun
• Kısa cümleler kurun ve etraftaki objeleri, isimlerini söyleyerek ona tanıtın
• Bebeğinizin çıkardığı sesleri tekrar edin. Bir süre sonra bu sesleri düzeltip, değiştirerek ondan tekrar etmesini isteyin
• Tekrarlar üzerinde yoğunlaşın. Örneğin sürekli aynı şarkıyı ya da ninniyi söylemek sadece bebeğinizi eğlendirmekle kalmaz öğrenmesine de yardımcı olur
• Ona sürekli kitap okuyun. Artık sizi sadece dinlemekle kalmayacak, kitaptaki resimleri sizinle birlikte incelemekten de zevk alacaktır
• O, çeşitli sesler çıkarıp konuşma denemeleri yaparken onu susturmayın, tam tersi devam etmesi için teşvik edin.
7 AYLIK OLDUM:
Özgürlük harika bir duygu! Artık tek başıma dünya seyahatine gidebilirim. Şu odama, bir de ayağa kalkıp bakayım; tutunacak birşey de yokki etrafta?Tam ayağa kalkacak birşey ararken annem “Hayır” diye seslendi. Bu “Hayır” da amma kötü birşey ya! En sevdiğim şeylere hep hayır diyorlar. Şu yerde duran nesne ne? Bir tadına bakayım şunun; hımmmm lezzetliymiş. Annem yine “Hayır” diyor. Ayakkabı niye yenmesin ki? Ben tadını seviyorum işte! Bugün milli oldum! Komşunun kızına öpücük gönderdim; o da bana el salladı!
Yedinci Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık ben kocaman, özgür bir insanım; yerlerde sürünebiliyorum, kısa süreliğine de olsa tek başıma oturabiliyorum, eşyalara tutunarak ağırlığımı destekliyorum, annem beni ellerim ve dizlerim üzerine yerleştirdiğinde hemen sallanmaya başlıyorum, karın üstü yatarken kendimi ileri çekebiliyorum. Uzakta duran oyuncaklarıma yetişmeye çalışıyorum ve çoğu zaman da bunu başarıyorum.
İlk dişim çıktı. Artık ağzımdaki bu yeni misafirle yeni ses denemeleri yapabilirim sanırım! (Anneye Not: Bebeklerde ortalama diş çıkarma dönemi 5-6 ay arasıdır. Ancak bu süreç bazı bebeklerde daha erken, örneğin 3 aylıkken, başlayabileceği gibi 12 aya kadar bir gecikme de olabilir)
Yedinci Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Bana bir ses verildiğinde ben de bir sesle tepkide bulunuyorum. Hem kendi çıkardığım sesler hem de başkalarının çıkardığı sesler çok ilgimi çekiyor, hepsini dikkatle dinliyorum. İnsanların seslerindeki farklı tonlamaları ayırdetmeye başladım. Benimle kızgın ya da azarlayıcı bir tonda konuşulduğunda çok üzülüyorum, bazen ağlıyorum.
Bazen annemle babamın uyarılarından sıkılıyorum ve inatla kendi bildiğimi yapmaya çalışıyorum. Bakalım nereye kadar zorlayabileceğim büyüklerin otoritesini! Ama bir sınırı var galiba bunun, çünkü annem sonuçta kesin ve net bir şekilde “Hayır” diyerek benim ısrar ettiğim şeyde çok ileri gitmemi engelliyor. Ama bana hiçbir zaman kızmıyorlar, ya da beni korkutacak tarzda uyarılarda bulunmuyorlar.
Düşen objeler çok dikkatimi çekiyor. Küçük cisimlere odaklanabiliyorum artık. Sevdiğim bir objeyi ya da oyuncağımı elimden almaya çalıştıklarında kızıp tepki gösteriyorum, ısrar ederlerse de ağlamaya başlıyorum.
Oyun:
En sevdiğim oyunlardan biri oyuncakları saklayıp tekrar bulma oyunu. Annem sevdiğim bir oyuncağı saklıyor, ama ben aslında onun oyuncağı nereye koyduğunu görüyorum; galiba bana kolaylık olsun diye sakladığı yeri çaktırmadan da gösteriyor! Sonra hemen gidip oyuncağı buluyorum ben de. Kendimle nasıl gurur duyuyorum başarı kazanınca! Aynı oyunu tekrar tekrar oynamayı çok seviyorum. Bu dönemde içi doldurulmuş bez oyuncak hayvanlar, oyuncak bebekler, plastik topların yanısıra çeşitli mutfak gereçleri bile (plastik bir kap, tahta bir kaşık gibi) benim en sevdiğim oyuncaklar arasında yer alabilir.
Beslenme:
Annem bu aydan itibaren bana uygun olarak hazırlanmış sofra yemekleri de vermeye başladı; etli dolmalar, etli sebze yemekleri, tarhana, şehriye ve benzeri çorbalar, haşlama suyu dökülmemiş makarna ya da pilav yiyebiliyorum artık. Bazen de baharatsız ızgara köfte ve tavuğun beyaz etini didikleyerek küçük parçalar halinde sebze püreme ekliyorlar. Ancak ne yersem yiyeyim asıl gıda kaynağım hala anne sütü veya hazır mama tabiki.
8 AYLIK OLDUM:
Bu oyuncaklar da amma sağlammış; vuruyorum vuruyorum kırılmıyor. Bana şöyle hareket eden oyuncaklar alsalar da onları da kırsam. Yemeklerimi artık yalnız yemek istemiyorum diye beni de masaya oturtuyorlar. Ben karnıyarık ne zaman yiyeceğim acaba? Babam bana yatmadan önce önündeki kitaptan birşeyler okuyor, ben de dinler gibi yapıyorum. Benim anladığımı zannediyor. Halbuki ben ne zaman yürümeye başlayacağım onu düşünüyorum; bir de öpücük gönderdiğim komşunun kızını... Baba işte, onu da kıramıyorsun ki...
Sekizinci Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık dengemi sağlayarak yalnız başıma oturabiliyorum ve otururken de hareket edip sallanıyorum. Yüzükoyun yatarken oturur duruma getirebiliyorum kendimi. Ayrıca bana doğru yuvarlanan bir topu yakalayabiliyor; bir nesneyi tutmak için parmaklarımı ve avucumu birlikte kullanıyor ve daha ilginç olan bir nesneye erişmek için başka bir nesneden yardım almayı beceriyorum. Ve asıl önemli haber, artık emekleyebiliyorum. Bu benim için kocaman evimizin içinde keşfedilebilecek bir sürü yeni şey demek, herşeyi, her köşeyi çok merak ediyorum. Gezinirken eşyalara tutunup dengemi ayarlayabiliyorum. Bu durum annemle babamı hem mutlu ediyor hem de evin içinde karşılaşabileceğim ev kazalarına karşı beni nasıl koruyacakları konusunda endişe duyuyorlar.
Sekizinci Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Etraftakilerin ilgisini çekmek için bağırmam yetiyormuş, bunu sık sık yapıyorum ben de! Artık kedi gördüğüm zaman ona “pisi” diyebiliyorum. Tanıdıklarıma öpücükler yollamayı bile beceriyorum. Etraftaki objeler ve eşyalar arasında bağlantı kurmaya başladım. Mesela küçük objelerin büyük objeler içine konulabileceğini; annemin sakladığı birşeyi bulmayı; bir kitapta ismi söylenen objeyi işaret etmeyi başarabiliyorum genelde. Ayrıca eşyaları amaçlarına uygun kullanmayı da öğrenmeye başladım. Fırçayı saçlarıma götürüyorum, bardaktan su içilebileceğini biliyorum. Annemle babam bana yatmadan önce kitap okuyor artık.
Annemden ayrı kalmayı hiç sevmiyorum. Tanımadığım insanların arasında, özellikle de annem yanımda değilse, kendimi çok kötü hissediyorum, korkuyorum, endişeleniyorum, bir an önce annem gelip beni kucağına alsın istiyorum. Niye böyle oldum ki, diğer insanlara hiç alışamayacak mıyım acaba?
ANNELERE NOT: Bebeğiniz bu dönemde size aşırı bir bağımlılık hissedebilir ve diğer insanların arasında, özellikle siz yanında yokken, huysuzlaşıp ağlayabilir. Bebeğinizin sosyalleşebilmesi ve diğer insanlarla da iletişim kurma yeteneğini geliştirmesi için bu süreci atlatması gerekir. Bu dönemi daha kolay atlatabilmeniz için;
• Bebeğinizden ayrılırken ona sarılıp öpün ve geri döneceğinizi söyleyin. Eğer fazlasıyla korkup panikliyorsa fazladan bir süre daha onu rahatlatmaya çalışın.
• Kalabalık bir ortamda ya da bebeğin tanımadığı insanların arasındaykeni bebeğinizi kucağınızda tutun, ona sarılın ve yumuşak bir ses tonuyla etraftaki insanların kimler olduğunu ona anlatmaya çalışın. Etraftaki insanları da bebeğinizle konuşurken ya da ilgilenirken yavaş, sakin, bebeği korkutmayacak tarzda davranmaları konusunda uyarın.
• Siz yakınında olmadığınız zamanlarda, bebeğiniz varlığından güç ve güven alabileceği başka bir nesneye bağlanabilir; bu nesne bir oyuncak, bir yastık ya da battaniye olabilir. Sizin yokluğunuzda bu tür bir nesne bebeğin hissedebileceği endişeyi ve korkuyu azaltabilir.
Aşılarım:
Eğer şu anda salgın varsa ve doktor amca/teyze gerekli görürse gelecek ay tek Kızamık aşısı olmam gerekiyor. Kızamık çok bulaşıcı ve virüsler tarafından oluşturulan bir hastalıktır. Kış aylarında ve baharda sık görülür, salgınlar yapabilir. Hava yoluyla bulaşır ve yüksek ateşli ve döküntülü bir tablo çizer. Ateş düşürücü, ağrı kesici gibi hastalık bulgularını hafifleten ilaçlar kullanılabilir ancak direkt olarak hastalığın tedavisi yoktur. Devamında orta kulak iltihabı, zatürre, beyin zarlarının iltihabı görülebilir. Kızamık aşısı canlı zayıflatılmış bir aşıdır. Hastalığı önlemede % 95 etkilidir ve ömür boyu koruma sağlar. Normalde, Kızamık aşısının ilk dozunun, KKK (Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşısı) olarak 12. ayda uygulanması ve 4-6 yaş arasında tekrar dozunun yapılması gerekir. 9. ayda tek başına Kızamık aşısı, eğer ülkemizde kızamık salgını varsa ve doktor amca/teyze erken dönemde bana bulaşma riski olduğunu düşünüyorsa tek doz olarak uygulanabilir, ama 12. aydan sonra mutlaka tekrarlanması gerekir.
9 AYLIK OLDUM:
Bugün çok şirin olmalıyım. Annem ve babam için çok anlamlı bir gün bugün. Onlara ilk defa “an-ne, ba-ba” diyeceğim. Eminim ki çok sevinecekler. Birkaç ay sonra da aynısını, anneannemle dedeme yapacağım. Bir de artık futbol olayına girmeye başladım. Önüme koyulan toplara ayağımla vurduğumda, bana “Gol”diye bağırıyorlar. Bu oyunu çok seviyorum. Ama aynısını sofrada portakalla yapınca, annemin kahvesi döküldü. Ben “Gol” diye bağırdım ama kimse sevincime katılmadı. Bu arada da tel sararı herkesten iyi yapıyorum; el hareketlerim çok süper oldu. Bu ay kızamık salgını olduğu için doktor amcanın tavsiyesiyle kızamık aşısı oldum. 1 yaşından sonra da kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşısı olacakmışım, öyle dedi doktor amca...
Dokuzuncu Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık emeklerken kendimi daha iyi denetleyebiliyorum; kendi isteğimle arkadan öne önden arkaya yuvarlanabiliyorum; hatta etrafa tutunarak birkaç adım atabiliyorum bile. Kendimi çekerek ayağa kalkabiliyorum; isteyerek nesneleri fırlatabiliyorum ya da itebiliyorum. İşaret parmağım ve baş parmağım ile objeleri tutabiliyorum.
Artık annemle babamla birlikte yemek sofrasına ben de oturuyorum. Isırarak köfte bile yiyebiliyorum hatta. Zaten evde hazırlanan erişkin besinlerini ben de yiyebilirmişim artık.
Dokuzuncu Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Çıkardığım sesler daha anlamlı ve anlaşılır hale geliyor yavaş yavaş. “Anne, baba” diyebiliyorum artık. Annem bana “Hayır” dediğinde ne demek istediğini anlıyorum ama bu emre uyup uymama konusunda karasızım hala. O kadar çok şeye hayır diyorki bu yetişkinler de! Bana kitap okunması hala çok hoşuma gidiyor, üstelik artık daha bir dikkatli dinlemeye başladım okunan kitapları; yakında tüm bu okunanların ne anlama geldiğini eksiksiz olarak anlamaya başlayacağıma eminim.
Yabancı insanların arasında, özellikle de annemden ayrı olduğum zamanlarda hissettiğim o korku ve endişe hala devam ediyor. Ama bu dönemlerde böyle hissediyor olmam normalmiş.
Oyun:
Ortaklaşa ve karşılıklı oynanan oyunları çok seviyorum. Annem karşıma oturuyor, oyuncaklarımı önce ben ona uzatıyorum, sonra uzanıp ondan geri alıyorum. Bir de babamla top oynamayı çok seviyorum, karşılıklı oturup birbirimize topu yuvarlıyoruz. Annem telefonla konuştuktan sonra ahizeyi bana uzatıyor, ben de aynen onun gibi konuşuyorum telefonda ama nedense karşı taraftakiler benim dediklerimi anlamıyorlar hala!
Aşılarım:
Bu ay kızamık salgını olduğu için doktor amcamın tavsiyesiyle kızamık aşımı oldum!
ANNELERE NOT: Bu dönemde bebeğiniz geceleri uyku problemi yaşıyorsa, onun daha kolay uykuya dalabilmesi için şu yöntemleri deneyebilirsiniz:

• Gece bebeğinizi yatırmadan önce onu rahatlatacak, uykuya geçişini kolaylaştıracak bazı yöntemlere alıştırabilirsiniz. Ilık bir banyo, kitap okuma, hafif bir müzik dinletme, kısa bir süre beşikte ya da kucakta sallama işe yarayabilir.
• Bebeğiniz uykuya dalıncaya kadar beşikte ya da kucağınızda sallamaya alıştırmayın, kendi kendine uykuya dalmayı öğrenmesi çok önemlidir!
• Bebeğiniz yeterince gevşediyse ve uykuya hazırsa onu yatağına yatırıp odadan çıkın. Gözleri kapalı bile olsa sizin odadaki varlığınızı hissedip ilgisi size kayabilir, uyumaktan vazgeçebilir.
• Uyku zamanı geldiğinde, siz yanında olmadığınızda bebeğinizin varlığından destek alacağı bir başka eşyaya bağlanması işe yarayabilir; bu eşya bir oyuncak, yastık ya da battaniye olabilir.
10 AYLIK OLDUM:
Kahrolsun biberon! Artık suyumu bardaktan içiyorum. En keyiflisi bu! Ama benim gözüm muslukta. Evdekiler ne söylerse ben de aynısını söylüyorum, ama onlar benim söylediklerime gülüyorlar? Annem beni giydirirken yuvarlanmak en zevklisi! O zaman annem hiç beceremiyor, kıyafetlerim ayaklarıma dolaşıyor? Heeey! Tutunacağım birisi yok ki tutunup da bir iki adım atayım!
Onuncu Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık birine ya da birşeye tutunarak ayakta durabiliyor ya da ayakta dururken oturabiliyorum. Kaşıkla birşeyler yiyebiliyorum ve suyumu bardaktan içmeyi bile beceriyorum!
Onuncu Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
İşittiğim sesleri taklit etmeye çalışıyorum ama hala pek başarılı sayılmam bu konuşma işinde. Annem bana bu konuda büyük destek veriyor. Söylemeye çalıştığım tüm sözcükleri bana düzelterek geri söylüyor. Benim yanımdayken yaptığı her işi bana da açıklıyor, yemek hazırlamak, çamaşır makinesini çalıştırmak ne demekmiş öğreniyorum işte ben de! Benimle sürekli sanki onu anlıyormuşum da her an ona cevap verecekmişim gibi sohbet ediyor. Sanırım annem sayesinde konuşmayı diğer bebeklerden daha çabuk öğreneceğim. Zaten artık bana “ayıcık” ya da “bardak” denildiğinde hangi nesneyi kastettiklerini anlıyorum, hatta “bana ver” ya da “göster” gibi basit cümlelere uygun davranabiliyorum bile!
Daha önce farkına varmadığım yeni şeyler dikkatimi çekip beni ürkütmeye başladı. Bazen kapı zili, elektrikli süpürge sesi, karanlık ya da aydınlık beni ürkütmeye yetebiliyor. Böyle durumlarda annem beni rahatlatmak için elinden geleni yapıyor ve başarılı da oluyor.
Hafızam da gelişiyor bu dönemde; örneğin daha önceden evde dinlemiş olduğum bir şarkıyı dışarıda bir yerlerde de duyduğum zaman hemen hatırlıyorum ve bunu, gülümseyerek ya da ellerimi sallayarak anneme de belli ediyorum!
Oyun:
Bu aralar çeşitli banyo oyuncaklarıyla (duş, kepçe, kova), birbirine geçen bloklarla ve oyuncak direksiyonumla oynamayı çok seviyorum!
ANNELERE NOT: Bebeğinizde bu dönemde yeni korkular başlayabilir. Elektrikli süpürge ya da kapı zili sesi, şimşek, karanlık, aydınlık gibi uyaranlar bebeğinizde korku ve şaşkınlığa yol açabilir. Böyle durumlarda bebeğinizi rahatlatmak için:

• Korkunun kaynağını azaltın (Örneğin gece lambası kullanın)
• Korkuyu öğretici bir tecrübe haline getirin. (Örneğin onu tutup konuşurken elektrikli süpürgeye dokundurun, ancak aşırı tepki gösteriyorsa onu zorlamayın)
• Onun korkularını kabul edin ve üstüne bilinçsizce gitmeyin.
11 AYLIK OLDUM:
Bu ay annemin elini tutarak ilk adımlarımı atmaya başladım. Hatta tek başıma kısa bir süre için ayakta bile durabiliyorum. Bu gelişmeler annemle babam için büyük mutluluk kaynağı tabiki, ama aynı zamanda artık benim peşimden hiç ayrılmaz oldular, evde karşılaşabileceğim tehlikelerden beni korumak içinmiş bu!! Halbuki ne gereği var tüm bu telaşın, ben koca adam oldum artık, kendi başımın çaresine bakamaz mıyım sanki?
Annem beni giydirirken ben de kollarımı ve bacaklarımı uzatarak ona yardımcı oluyorum artık.
On Birinci Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
“Anne, baba” dışında birkaç kelime daha söylemeye başladım. Bana söylenen bazı basit emir cümlelerini anlayabiliyorum. Büyüklerin çıkardıkları sesleri hep taklit etmeye çalışıyorum ama hala anlamıyorlar beni galiba.
Sevdiğim oyuncakları işaret ediyorum, hemen getirip veriyorlar bana. Burnumun, kulaklarımın, ağzımın yerini biliyorum artık, sorduklarında elimle gösterebiliyorum bile. Ayrıca artık isteklerimi sadece ağlayarak değil, çeşitli sesler çıkararak ya da el ve yüz hareketlerimle de belli edebiliyorum.
Aşılarım:
Gelecek ay, Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşım var. Her üç hastalık da virüsler tarafından meydana getirilen ve tedavisi olmayan hastalıklardır. Genellikle tam iyileşme ile sonuçlanmalarına rağmen oldukça ciddi ve ağır tablolara ve kalıcı hasarlara da yol açabilirler. Tek korunma yöntemi ise aşılanmaktır.

9. ayda yaptırdığınız kızamık aşısının etkisi bu ek doz ile daha da güçlenecektir. Kızamık hastalığı ülkemizde görülen ve kış sonu ve bahar aylarında salgınlar yapabilen, bulaşıcılık oranı yüksek ve solunum yolu ile hızla yayılabilen bir hastalıktır. Kızamık hastalığına bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar (ishal, orta kulak iltihabı, zatürre, beyin tutulumu) 5 yaşın altındaki çocuklarda ve 20 yaş üzeri erişkinlerde daha sık olarak gözlenmektedir.

Kızamıkçık, kızamık gibi solunum yolu ile yayılan ve oldukça bulaşıcı bir hastalıktır. Solunum yolu ile yayılır ve kış sonu ve ilkbaharda salgınlar yapabilir. Özellikle aşılanmamış kişiler erişkin çağa ulaştıklarında hastalığı geçirirlerse oldukça ağır geçirebilir ve ciddi sorunlarla sonuçlanabilir. Kızamıkçık, en çok da hamileler için riskliymiş, bebeklerinde çok ciddi sakatlıklara sebep oluyormuş.

Kabakulak da diğer iki hastalık gibi solunum yolu ile bulaşır ve benzer dönemlerde salgın yapabilir. İyi huylu bir hastalık gibi görünmesine karşın beyin tutulumu ve işitme kaybı gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.

Gelecek ay bir de Hepatit A aşımın ilk dozu yapılacakmış, sakın unutma annecim!..
ANNELERE NOT: - Bebeğiniz artık basit emirleri ve “Hayır” kelimesini anlar ancak bunlara genelde uymamayı tercih edecektir. Hayır kelimesinin bebeğiniz üzerindeki etkisini artırmak için bu kelimeyi sadece gerçekten ciddi uyarılarda bulunmak istediğiniz durumlarda kullanın. Bu dönemde genellikle bebeğiniz yaptığınız bir uyarıyı ertesi güne unutmuş olacaktır. Ancak yine de ona doğru ve yanlışları öğretmek, disipline yönelik eğitime başlamak için çok erken bir dönem olduğunu düşünmeyin. Örneğin evdeki köpeğinizin kuyruğunu çekmeye çalışıyorsa elini yavaşça tutun, gözlerine bakıp “Hayır. Bu, köpeğin canını yakıyor!” diyerek, ona eliyle köpeği nasıl okşayacağını gösterin.
- Bebeğinizin konuşma yeteneğini geliştirmesine yardımcı olmak için;
• Basit ve anlaşılır bir dilde ve sıklıkla onunla konuşun. Birlikteyken yaptığınız her eylemi, etrafta gördüğü herşeyi ona açıklayın.
• Bebeğiniz anlaşılmaz seslerle ve kelimelerle size birşeyler anlatmaya çalışırken tüm ilginizi ona vererek, onu dinlediğinizi belli edin. Onun kendine has konuşmasının içinden gerçeğe yakın kelimeleri seçerek ona geri söyleyin; böylece sizin onu anladığınızı ve ona karşılık verdiğinizi düşünecektir.
• Etraftaki nesneleri ona tanıtırken “büyük, küçük, dolu, boş, sıcak, soğuk” gibi sıfatlardan faydalanın; gerekiyorsa sayıları kullanın.
• Nesneleri tanıtırken renklerini de belirtmeyi unutmayın.
• Bebeğinize sık sık kitap okuyun.
[BEBEĞİNİZİN GÜVENLİĞİ İÇİN ALMANIZ GEREKEN ÖNLEMLER:
EVDE:
0-5 yaş arası çocuklarda görülen ölüm ve yaralanmaların başlıca nedenlerinden birinin ev kazaları olduğunu biliyor muydunuz? Evinizin içinde ve çevresinde alacağınız önlemlerle bu tür riskleri minimum seviyeye indirmeniz mümkündür:
Ev içindeki tel ve kabloların bebeğinizin dikkatini çekecek, görünür yerlerde değil, gizlenmiş olmasına özen gösterin
- Masa ve sehpa köşelerine köşe koruması takın
- Evdeki bitkileri ve süs eşyalarını bebeğinizin erişemeyeceği bir yere koyun
- Pencere yakınında üzerine tırmanabileceği eşya bulundurmayın
- Duy kapakları takın
- Mümkünse evdeki radyatörlere koruyucu takın
- Banyoda elektrikli aygıt kullanmamaya özen gösterin
- Musluk koruyucuları taktırın
- Evdeki deterjan, temizlik malzemeleri, krem, deodorant gibi kimyasal madde içeren ürünleri çocuğunuzun erişemeyeceği yerlere koyun
- Mümkünse evde bir yangın alarmı ve yangın söndürücü bulundurun
- Mutfaktaki kesici ve çocuğun kendine zarar verebileceği tüm aletleri onun erişemeyeceği yerlerde muhafaza edin
- Mutfakta tezgah kenarlarına yakın yerlere sıcak yemek ya da su kapları koymayın
- Çocuğun içine girme ihtimaline karşı buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gibi eşyalara çocuk kilidi taktırın
- Mutfak ve banyoda yerlerin herzaman için kuru olmasına özen gösterin, ya da zemin ıslak ve kayganken bebeğinizi buralardan uzak tutun

BAHÇEDE:
Bebeğinizle birlikte evinizin bahçesinde vakit geçirmekten hoşlanıyor, ya da onun bahçede oynamasına izin veriyorsanız dikkat etmeniz gereken noktalar şunlardır:

- Bahçenizin sokağa açılan kapısını kapalı ve kilitli tutun
- Bahçenizde yetişen dikenli ve zehirli bitkileri sökün ya da çitle çevirerek bebeğinizin erişmesini engelleyin
- Bahçenizde havuz varsa çevresini çitle çevirin
- Bahçe alet ve malzemelerini çocuğun erişemeyeceği yerlerde muhafaza edin

SOKAKTA:
- Bebeğinizi sokağa çıkardığınızda kullanacağınız bebek arabası ya da taşıma askısını özenle seçin; kullanım kolaylığı sağlayan; bebeğin rahatlığı ve sağlığı için tasarlanmış ürünleri seçmeniz uygun olacaktır.
- Bebeğinizi pusetle gezdirirken trafiğe dikkat edin, karşıdan karşıya geçerken yaya geçitlerini ya da trafik ışıklarını kullanın. Park eden arabaların arasından karşı karşıya geçmeyin, sürücü sizi görse bile bebek arabasını görmeyebilir.
- Bebeğinizi arabaların egzozlarından mümkün olduğunca korumaya çalışın
- Alışveriş yaparken bebeğinizi yanınızdan ayırmayın; dükkanlara girerken bebek arabasını dışarda bırakmak zorunda kalsanız bile bebeğinizi yanınıza alın.
- Alışveriş sırasında bebeğinizi kaybettiyseniz panik yapmamaya çalışın ve vakit geçirmeden bulunduğunuz mağazanın ya da alışveriş merkezinin güvenliğine haber verin. Birçok mağaza ve alışveriş merkezinde güvenlik kameraları sayesinde çocuğunuz kolaylıkla bulunabilir.
- Çocuğunuza küçük yaşlarından itibaren yabancılara karşı temkinli olması, tanımadığı kişilerin onu biryerlere götürmesine izin vermemesi gerektiğini, onu korkutmayacak bir tarzda öğretin.

EVDE MEYDANA GELEBİLECEK ZEHİRLENMELER:
Zehirlenme vücuda zehirli bir maddenin yiyecekler, solunum veya temas yolu ile alınması sonucu vücudun zarar görmesidir. Zehirlenmelerin %90’ı ev içinde meydana gelmektedir ve bunun yarısı da altı yaş altı çocuklarda görülmektedir.
ABD’de yapılan istatistiklere göre her yıl 1 milyon çocuktan 5’i kaza sonucu meydana gelen ev zehirlenmelerine maruz kalmaktadır. Yeni emeklemeye ve yürümeye başlayan çocuklar, ellerine geçirdikleri tüm objeleri ağızlarına götürme eğiliminde olacaklarından dolayı daha büyük risk altındadırlar.
6 yaşın altındaki çocuklar için evde tehlike riski taşıyan ve zehirlenmelere yol açabilecek maddeler şunlardır;
• Temizlik maddeleri
• İlaçlar, vitamin hapları
• Kozmetik ürünler
• Bazı ev bitkileri
• Böcek ilaçları
Çocuğunuzu evde meydana gelebilecek zehirlenmelerden korumak için alabileceğiniz önlemler şunlardır;

• Evinizde kullanmak üzere satın aldığınız tüm ev ürünlerinin etiketlerini dikkatlice okuyun ve mümkün olduğunca toksik madde içermeyen ya da en az oranda içeren ürünleri tercih edin.
• Yukarıda adı geçen tüm ürünleri, evde çocuğunuzun erişemeyeceği yerlerde ve kilitli dolaplarda muhafaza edin
• İlaçları, temizlik maddelerini mutlaka orjinal kutularında muhafaza edin. Toksik madde içeren ürünleri, bir zamanlar yiyecek-içecek saklamak için kullanmış olduğunuz kaplara ve kutulara koymayın; çocuğunuz bunları da yenilecek ya da içilecek birşey zannedebilir.
• Çamaşır suyu gibi kimyasal ürünleri kullanırken camları açın ve bulunduğunuz ortamı havalandırın.
• Böcek ilaçlarını kullanırken cildinize temas etmemesine özen gösterin, eldiven takın. Daha güçlü etki almak için iki temizlik maddesini karıştırmayın. Kimyasal maddelerin etkileşimi sonucu zehirli bir gaz oluşturabilirler.
• Bazı bulaşık deterjanları (elde yıkama için kullanılanlar) amonyak içerir, bir kısmı da zayıf asid içerir. Bunları çamaşır suyu ile karıştırmak tehlikeli olabilmektedir. Eğer herhangi bir temizlik maddesini kullanırken ortama bir duman veya koku yayılırsa hemen oradan uzaklaşın ve ortamı havalandırın.
• Temizlik yaparken çocuğunuzun yanınızda bulunmamasına özen gösterin. Temizlik sırasında çocuğunuz mecburi olarak sizinle beraber olmak zorunda ise onu sürekli takip edin ve bir an için bile (örneğin telefon çalması, kapı çalması gibi) bu malzemelerle yalnız bırakmayın!
• Çocuğunuza alması gereken bir ilacı ya da şurubu içirmeye çalışıyor olsanız dahi, bunları çok lezzetli, yenilebilecek güzel şeyler olarak göstermeyin. Kendi ilaçlarınızı içerken de bunu çocuğunuzun görmeyeceği şekilde yapın; unutmayın ki çocuklar yetişkinleri taklit etmeye çok meyillidir.
• Çocuğunuz anlayabilecek yaşta ise ilaçların ve evde kullanılan temizlik maddelerini yeme veya içmenin tehlikelerini anlatın.
Çocuğunuzun zehir içerme riski olan bir madde yutması durumunda;
Öncelikle çocuğunuzun yuttuğu maddenin bir bölümü hala elinde ya da yakınındaysa, bu maddeyi ondan uzaklaştırın. Ağzında hala yuttuğu maddenin kalıntıları varsa tükürmesini sağlayın. Yuttuğu maddenin kutusunu ya da maddeden bir parçayı örnek olarak saklayın; içerdiği zehirin teşhis edilmesi için gerekli olabilir. Çocuğunuzu vakit geçirmeden bir sağlık merkezine götürün; özellikle aşağıdaki semptomların görülmesi durumunda acil olarak bir hastane ya da sağlık ocağına başvurmanız çok önemlidir;
- Nefes almada zorluk
- Boğazda şiddetli ağrı veya yanma
- Dudak ve ağızda yanma
- Bilinç kaybı
- Yoğun uyku hali
Çocuğunuzu kusturmaya çalışmayın. Yuttuğu madde güçlü asit içeriyorsa kusma, maddenin geri çıkarken çocuğun boğazında ve ağzında daha fazla hasara yol açmasına sebep olabilir.
Çocuğunuzun cildinin zehirli bir maddeyle temas etmesi durumunda;
Maddenin bulaştığı giysileri çocuğunuzun üzerinden çıkarın ve çocuğunuzun cildinin zehirli maddeyle temas etmiş olan bölümünü ılık suyla ve sabunla iyice temizleyin. Bir sağlık merkezine başvurmanızda fayda vardır.
Toksik madde içeren bir sıvının çocuğunuzun gözüne sıçraması durumunda;
Hemen çocuğunuzun gözünü ılık suyla yıkayın. Çocuğunuzun gözünü açıp kapaması, yıkama sırasında suyun gözün her yerine ulaşmasına yardımcı olacağı için çocuğunuzun gözünü açık tutmak için uğraşmayın. Suyu çocuğunuzun direkt olarak gözüne tutmayın (duş başlığı vs ile) etkilenen gözünün hemen üzerine alın bölgesine veya burun kemiğinin hemen göz kenarına tutarak çocuğunuzun daha fazla huzursuz olmasını önleyebilirsiniz. Gözü yıkama işlemini dakika tutarak en az 15 dakika süre ile uygulamanız gerekir. Eğer çocuğunuz korktuysa ya da canı acıyorsa bu işlem zorlaşabilir; başka bir yetişkinin de yardımını alabilirsiniz. Nazik bir şekilde çocuğunuzun gözünün içini ılık suyla yıkadıktan sonra bir uzmana başvurun. Kesinlikle çocuğunuzun gözüne göz damlası damlatmayın!
Çocuğunuzun zehirli ( toksik) madde içeren gaza ya da dumana maruz kalması durumunda;
Çocuğunuzu mümkün olduğunca çabuk bir şekilde temiz havaya çıkartın ve vakit geçirmeden bir sağlık merkezine götürün.

EVDE KULLANILAN TEMİZLİK MADDELERİ İLE (ASİT VE ALKALİ) ZEHİRLENME:
Süpermarket rafları canlı renklerle süslenmiş, harika kokulu, süper güçlü temizleme malzemeleri ile doludur. Herhangi bir evde bunların hemen her çeşidinden vardır. Mutfak dezenfeksiyonu, banyo dezenfeksiyonu ve parlatma, yer silme maddeleri, fırın temizleme, cam silme, kısacası evin her noktası için bir ürün var. Hepsinin üzerinde içerdiği maddelerin zehirli olduğu, içilmemeleri gerektiği vs yazar ancak çocuğunuz bunları okuyamaz ve bir süt şişesinden deterjan şişesini ayırt edemeyebilir.
Temizlik maddeleri sıklıkla güçlü asid veya alkali maddeler (en çok zarar verenler sodyum hidroksid ve sülfürik asid) içerirler. Bu maddeler fırın ve tuvalet temizleme deterjanları, bulaşık makinesi deterjanları, lavabo açıcılar içinde katı veya sıvı halde bulunurlar. Çocuklar bu maddelerin katı halde olanları ağızlarına yapışıp yakıcı tadını hemen alacağı için fazla miktarda tüketemez. Bu yüzden sıvı şeklinde olanlar daha çok tehlike yaratmaktadır. Bu maddelerin yutulması ağız, yemek borusu ve mideyi yakacak ve direkt olarak zarar verecektir. Alkali maddelerin vereceği hasar asid olanlardan çok daha ağır olmaktadır.
Çamaşır sularının bir iki yudum yutulması genellikle kusmaya neden olur ve genellikle çok ciddi hasar vermemesine rağmen daha fazla miktarda tehlikeli olmaktadır.
Çocuğunuzun bu maddeleri aldığını nasıl anlarsınız?
Ağrı ani başlar ve şiddetlidir. Ağız bölgesinde yanıklara bağlı şişlik ve yutma güçlüğü olur, ses telleri zedelenir. Çok miktarda yutuldu ise ağız ve yemek borusu boyunca nefes yolu kapanacak kadar şişme olabilir ve nefes almayı güçleştirebilir. Bu tarz bir yaralanmanın sonuçları çok ağırdır ve ölüme kadar gidebilir. Sonuçta çok büyük bir ihtimalle en azından kalıcı bir hasar bırakacaktır belki bir daha konuşamayacak veya katı yiyecek yiyemeyecektir. Bu yüzden ciddi tehlike yaratan bu maddeleri kesinlikle çocuklarınızın görmeyeceği ve ulaşamayacakları şekilde saklamanız korunmak için alabileceğiniz tek ve en önemli önlemdir.
Çocuğunuzun bu maddelerden içmesi durumunda asla kusturmadan hemen bir acil servise başvurmanız gerekmektedir.

İLAÇ ZEHİRLENMELERİ:
Çok miktarda alınan tüm ilaçlar zehirlenmeye neden olur. Çocuklarda kazara zehirlenmelerin başında aspirin ve asetaminofen gibi sık kullanılan ağrı kesici ve ateş düşürücüler gelir. Demir tabletleri, vitaminler, grip ilaçları, uyku ilaçları, antiallerjik ilaçlar da zehirlenmelere neden olur. Bazı ilaçlarda zehirlenmenin olması için çok miktarda yutmaya gerek yoktur, birkaç tane bile komaya kadar gidebilecek zehirlenmeye neden olur (örneğin uyku ilaçları).
Nasıl anlaşılır?
Asetaminofen (ağrı kesici, ateş düşürücü) zehirlenmesi başlangıçta uzun süre hemen hiç belirti vermez. Yaklaşık 1 gün sonra bulantı kusma başlar ve gittikçe ciddileşir. Çocuğunuzun asetaminofen aldığından şüpheleniyorsanız herhangi bir belirti vermemesine aldanmadan hemen bir acil servise başvurmalısınız.
Aspirin (salisilat) zehirlenmesinde de ilk belirtiler küçük çocuklarda çok idrara çıkmaya bağlı sıvı kaybı ve hızlı ve derin nefes alıp verme dışında çok azdır. Daha büyük çocuklarda hızlı ve derin nefes alıp verme, kusma, uyuklama görülebilir. Çocuğunuzun aspirin aldığından şüpheleniyorsanız hemen acil servise başvurun.
Sizin veya sizle birlikte yaşayan büyüklerinizin kullandığı ilaçları güvenli ve çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklayın. Buzdolabında, masa üstlerinde, cüzdanınızda saklamayın.
Çocuğunuzun herhangi bir ilacı aldığından şüpheleniyorsanız hemen acil servise başvurun.

ZEHİRLİ BİTKİLER:
Bitkilerin büyük bir kısmı yendiğinde zehirlenmeye neden olur. Bitkinin tipine göre zehirlenme basit kısmi bir rahatsızlıktan, yaygın ciddi bir reaksiyona kadar değişebilir. Bazı bitkilerin tamamı, bazılarının kökleri ve bazılarının çiçekleri veya yaprakları zehirli olabilir. Araştırmalar 5 yaş altındaki çocuklarda bitki zehirlenmesinin de oldukça fazla görüldüğünü göstermiştir.
• Evinizde son derece dekoratif ancak zehirli ve üzerinde meyve, çilek benzeri çiçekleri olan bitkilerden bulundurmayın.
• Genel kural olarak toksik bir bitki yendiğinde doktora veya acil servise ulaşmakta gecikecekseniz kusturma yöntemi ile mide boşaltılmalıdır. ]

12 AYLIK OLDUM:
İşte ayaktayım! Artık tek başıma yürüyorum. Kimseye ihtiyacım yok. Her şeyi karıştırıyorum. Çok zevkli, çok zevkli! İkide bir düşüyorum ama, bu kadarcık olur artık. Hem daha iyi de konuşuyorum. İlk defa büyüdüğümü hissediyorum. Burnumu, ağzımı, kulaklarımı, herşeyi biliyorum. Evimizde bir telaş var. Herkes çok güzel giyinmiş. Masada kocaman bir mama var, üstünde de tek bir ışık yanıyor. Ben üfff yaptım; ışığı söndürdüm! Sonra herkes “İyi ki doğdun” diye şarkı söyledi. Ben de alkışladım onları ve katıldım “İyi ki doğdum!” Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak ve Hepatit A aşılarımı olmak için doktor amcaya gittim. Bu hastalıklara yakalanmayacağım ne güzel!
On İkinci Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Tek başıma ilk adımlarımı attım bu ay. Hatta annem bir elimden tuttuğu zaman yürüyebiliyorum bile ama bıraktığında düşüyorum genelde. Bir yaşımın sonunda kendim ayağa kalkıp yürüyebilirmişim, ama bu kimi bebeklerde daha erken ya da daha geç de olabilirmiş, öyle söyledi doktor amca.
Artık yardım olmaksızın bardaktan birşeyler içebiliyorum. Doğumgünü pastamdaki mumu üflemeyi bile becerdim!
Anneye Not: Bebeklerin oldukça hızlı bir gelişme oranı vardır ama 12 aydan sonra çocuğunuzun gelişmesinin ve kilo alımının yavaşlamasıyla karşılaşmanız olasıdır. Tipik olarak gelişme, bebeğinizin yürümeye başladığı ve daha hareketli olduğu zamanlar olan bir yaş civarında yavaşlar.
On İkinci Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Büyüklerin hareketlerini taklit etmeye bayılıyorum. Eskiden başkalarına gülerdim hep, şimdi kendi yaptığım şeyler de komik ya da eğlenceli geliyor bazen. “Oyuncağı kutuya koy” gibi daha karmaşık emirleri anlayıp uygulayabiliyorum artık. İkiden fazla kelimeyi ardarda söyleyebiliyorum. Annem yeni kelimeler öğrenmeme çok yardımcı oluyor; etrafta gördüğümüz her nesneyi ismini söyleyerek bana tanıtıyor.
Aşılarım:
Bu ay, Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak ve Hepatit A aşılarımın ilk dozlarını oldum! Hepatit A aşımın 2. dozunu 18 aylık olduğumda yapacakmış doktor amca... Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşımın 2. dozu ise ben kocaman olduğumda, 4-6 yaş arasında yapılacakmış.
Beslenme:
Kendi kendime beslenme konusunda gittikçe daha başarılı hale gelmeye başladım. E tabi bağımsızlığımı kazandıkça da yemek konusunda kendi tercihlerimi geliştirip bunlarda ısrar ediyorum! Mesela etrafta bu kadar çok oynanacak oyun, keşfedilecek şey varken ve ben de henüz yürümeyi öğrenmeye başlamışken ne diye oturup yemek yemekle vakit kaybedeyim ki!? Neyseki annemle babam hep benimle birlikte sofraya oturuyorlar artık, ayrıca yemeği oyunlarla ve öğrenilecek yeni yeni şeylerle süslüyorlar da birazcık daha zevkli hale geliyor bu yemek zamanları!
ANNELERE NOT: Bu dönemde bebeğiniz oyunlarında eline geçirdiği herşeyi fırlatmaktan, birbirine vurmaktan, ya da yere atmaktan hoşlanır. Yaşıtlarıyla ya da diğer çocuklarla ortaklaşa oyun oynamayı henüz beceremezler ancak diğer bebekler ve çocuklar ilgisini çekmeye başlamıştır. Yaşıtlarını oyun arkadaşından çok bir oyun aracı, bir oyuncak gibi görür. Bebeğinizin diğer çocuklarla sosyal ilişki kurma aşamasında onu yönlendirebilirsiniz;
• Bebeğinizin bu dönemde diğer çocuklara ve yabancılara karşı çekingen ve ürkek bir tutum sergilemesi normaldir. Sosyal davranışların tam olarak gelişebilmesi için bir ya da iki senelik bir zaman süreci daha gerekebilir. Bu süre boyunca çocuğunuzu istemediği ortamlara sokmak için zorlamayın; kendisine ve diğer insanlara olan güven ve sevgisini geliştirmek için elinizden geleni yapın.
• 1 yaşındaki bir çocuğun “paylaşma” kavramını anlaması beklenemez. Bu kavramı anlayıp uygulaması büyük ihtimalle 2-3 yaşından önce görülmeyecektir. Şu anda siz sadece, çocuğunuzun kendisiyle aynı oyuncağı oynamak isteyen diğer çocuklara karşı zarar verici davranışlarda bulunmasını engelleyebilirsiniz. Çocuğunuz diğer çocuklara karşı zarar verici davranışlarda bulunduğunda (ısırmak, tekmelemek, vurmak gibi) onu sakin ama ciddi bir şekilde uyarın ve yaptığı davranışın yanlış olduğunu anlatmaya çalışın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

*********************

Bebek Bakımı - Bebek Beslenmesi - Bebek Sağlığı Hamilelik - Tüp Bebek - Doğum -- Çocuk Eğitimi çocuk gelisimi, Çocuk Psikolojisi