Kendine Sadık Kalmak ve Çocuklarımıza Borcumuz
Saat sabahın onu. Serin bir sonbahar sabahında, çocuğunuzun okulunun önünden geçerken, bahçede bir hareketlilik gözünüze çarpıyor. Bir grup çocuk, çoğu erkek, serseri kılıklı bir adamın etrafında toplanmış. Aralarında 10 yaşındaki oğlunuzu da görüyorsunuz. Adam, elindeki kutudan çocuklara hap dağıtıyor ve şöyle diyor: “Bu hapları alın, kendinizi harika hissedeceksiniz. Öğretmenleriniz sizi daha çok sevecek. Her gün burada olacağım, size bunları vereceğim. Sizin için neyin iyi olduğunu biliyorum.” Öfkeyle bahçeye dalıyorsunuz, adamın elindeki kutuyu kapıyorsunuz ve üzerinde “Speed” yazdığını görüyorsunuz – yasa dışı bir uyarıcı. Bu durumda ne yapardınız? Adama mı saldırırdınız, polisi mi çağırırdınız, yoksa çocukların elindeki hapları mı toplardınız?
Şimdi başka bir sahneye geçelim.
Aynı saatlerde, oğlunuzun öğretmeniyle görüşmek için okulun kapısından içeri giriyorsunuz. Koridorda, öğretmenler odasının önünde, uzun bir kuyruk fark ediyorsunuz. Çoğu erkek çocuklardan oluşan bu kuyrukta, sizin oğlunuz da var. Kuyruğun başında beyaz üniformalı bir hemşire, elindeki şişeden çocuklara hap dağıtıyor. “İlacınızı alın, kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Öğretmenleriniz sizi daha çok sevecek. Doktorunuz ve ben sizin için neyin iyi olduğunu biliyoruz,” diyor. Hemşirenin elindeki kutuya bakıyorsunuz: Üzerinde “Ritalin” yazıyor – yasal bir uyarıcı.
Bu iki sahne arasında ne fark var? Dr. David Stein’a göre, tek fark “amfetamin satıcısının kimliği.” Birinde serseri bir sokak satıcısı, para için çocuklara bağımlılık yapıcı haplar dağıtıyor; diğerinde ise hemşire, doktorlar ve ilaç firmalarının desteğiyle, “tedavi” adı altında aynı bağımlılık yapıcı maddeyi çocuklara veriyor. Her iki senaryoda da çocuklar amfetamine maruz kalıyor. Peki, bu durum sizi neden ilgilendirsin? Üç neden: Birincisi, Amerika’da normalleşen bu uygulamanın bir gün Türkiye’de de yaygınlaşmasından korkuyorum. İkincisi, çevremde “hiperaktivite” teşhisi konmuş ve Ritalin kullanan çocuk sayısının hızla artması beni endişelendiriyor. Üçüncüsü, Amerika’da yaşadığım yıllarda oğluma bu teşhisi koyup Ritalin dayattılar. Reddettiğim için oğlum okuldan atıldı. Bugün oğlum, iş ve sosyal hayatında başarılı, mutlu bir genç. Ama aynı okulda, ailesi baskılara boyun eğip Ritalin’e razı olan arkadaşı Randy, şimdi bir eroin bağımlısı.
Hiperaktivite: Bir Hastalık mı, Yoksa Bir Etiket mi?
Amerika’da, “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” (DEHB) teşhisiyle milyonlarca çocuk Ritalin, Dexedrine, Adderall gibi bağımlılık yapıcı ilaçlarla “tedavi” ediliyor. Bu ilaçlar, afyon, morfin ve kokainle aynı “Schedule II” kategorisinde yer alıyor. Yani, yüksek bağımlılık riski taşıyorlar. Daha da kötüsü, bu ilaçları kullanan çocuklarda eroin, kokain ve alkol bağımlılığına geçiş sıkça görülüyor. Amerika’da bir espri bile var: “Anne-baba Prozac alır, çocuk Ritalin.” Acı bir gerçek.
DEHB’nin genetik ya da biyolojik bir hastalık olduğu kanıtlanamadı. Çevresel faktörler, stres ya da yanlış yetiştirme tarzları, çocuklarda davranış değişikliklerine yol açabiliyor. Ama buna “hastalık” demek, sorunu basitleştirmekten başka bir şey değil. Fakir ailelerin çocuklarına “yaramaz” ya da “tembel” denirken, maddi durumu iyi ailelerin çocuklarına “DEHB” etiketi konuyor. Peki, bu nasıl bir hastalık ki sadece okul döneminde ilaç veriliyor, yaz tatillerinde ya da hafta sonları değil? Nasıl bir hastalık ki çocuk, sevdiği bir video oyununda saatlerce odaklanabilirken, derslerde “dikkat eksikliği” yaşıyor? Ve nasıl bir hastalık ki daha çok maddi durumu iyi ailelerin çocuklarında görülüyor?
Ritalin’in Gerçek Yüzü
Ritalin işe yarıyor mu? Evet, sakinleştiriyor ve dikkati topluyor. Ama bu etki, kokain ya da diğer amfetaminlerin de yaptığı bir şey. Herkeste, sadece “hasta” çocuklarda değil. Peki, bedeli ne? Uykusuzluk, sinirlilik, ağlama krizleri, kişilik değişimleri, mide bulantısı, baş dönmesi, kalp atışlarında hızlanma, hatta toksik psikoz ve Turet Sendromu gibi ciddi yan etkiler. Uzun vadede ise büyüme geriliği, bağışıklık sistemi hasarı ve bağımlılık riski. Hollanda’da Ritalin’in kokain gibi okul bahçelerinde satıldığı, bağımlılık yaptığı ve yüksek dozlarda ölüme yol açabildiği rapor edildi. Amerika’da da durum farklı değil.
Kendine Sadık Kalmak: Çocuğumuzu Korumak
Anne-babalar olarak, çocuklarımızın davranışlarını düzeltmek için bu riskleri almaya değer mi? Doktorlar bir zamanlar Thalidomide’in güvenli olduğunu söylüyordu; sonuç, binlerce sakat bebek oldu. Hiçbir ilacın yan etkisi yoktur denemez, aspirin bile masum değil. Yasal ya da yasa dışı, bir uyarıcıyı çocuğunuza vermek, ona uyuşturucu kullanmayı öğretmekten farksız. Çocuğunuzun “yaramazlığı” belki de sadece enerji fazlalığı, sevgi eksikliği ya da disiplin eksikliği. Belki de okuldaki 45 dakikalık ders, onun 10 dakikada anladığı bir konudan ibaret. Oğlumun dediği gibi: “Geri kalan zamanda canım sıkılıyor, o yüzden yaramazlık yapıyorum.”
Kendine sadık kalmak, çocuğumuza da sadık kalmaktır. Onun enerjisini, zekasını, yaratıcılığını etiketlerle bastırmak yerine, ona sevgi, disiplin ve sorumlulukla rehberlik etmeliyiz. Çocuğumuzun davranışlarını anlamak için doktora değil, kendi kalbimize ve aklımıza güvenmeliyiz. Ritalin, bir çocuğun ruhunu susturur, ama onu iyileştirmez. Gerçek iyileşme, çocuğumuzu olduğu gibi kabul edip, ona hak ettiği ilgiyi verdiğimizde başlar. Çünkü bir çocuk, haplarla değil, sevgiyle büyür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
*********************
Bebek Bakımı - Bebek Beslenmesi - Bebek Sağlığı Hamilelik - Tüp Bebek - Doğum -- Çocuk Eğitimi çocuk gelisimi, Çocuk Psikolojisi